Gül Şerbeti
Gül tarih boyunca en çok sevilen çiçeklerden biri olmuştur. 1573 yılında sarayın helvahanesinde üzüm, limon, nilüfer, menekşe gibi şerbetlerin yanı sıra 851 okka
(yaklaşık 1 ton) kırmızı ve beyaz gülden şerbet yapılmıştır.
Gül şerbeti çok sevilen bir şerbet çeşidi olduğundan Osmanlı döneminde gül yetiştirilmesine özel bir itina gösterilmiştir. Saray halkına ve gelen misafirlere ikram edilen gül suyu zamanla köşklere ve buradan da halka yayılarak İstanbul’luların hoş kokusu halini almıştır. Saraya gelen yabancı konuklar sofrada bulunan bütün içeceklerin arasında gül şerbetini ve yemek sonrası ellerini yıkadıkları gül suyunu çok beğendiklerini söylerlermiş. Böylece gül şerbetinin ve gül suyunun namı dünyaya yayılmış.
Saray mutfağında gül şerbetini kolayca hazırlayabilmek için; gül zamanı, taze güllerin dip kısmını keserek, yapraklarını bir kâse şekerle gülün suyu çıkana kadar güzelce ovup, sonra cam kavanozlara ağzını sıkıca kapatarak koyarlar ve bu karışımı bir yıl boyunca soğuk yerde muhafaza ederlermiş. Bu karışım gül şerbetinin mayası olup, gerektiğinde şeker ve su ilâvesiyle misafirlere ikram edilirmiş.
İçerikGül yaprakları, gül suyu, limon, şeker, çiçek balı, şeker ve çeşitli baharatlardan oluşmaktadır.
Şifaları
- Mideyi ve karaciğeri rahatlatır
- Ferahlık hissi verir
- Kalbi güçlendirir
- Ağız enfeksiyonuna iyi gelir
Not
- Buzdolabında +4 derecede muhafaza edilmesi zorunludur. Şerbetler kesinlikle güneş ışığı görmemelidir. Oda sıcaklığında tutulmamalıdır. Son kullanma tarihi üretim tarihinden itibaren 90 gündür. Kapak açıldıktan sonra dört gün içerisinde tüketilmesi gerekir.
Doksan günden sonra şerbetin kapağını açtığınızda köpürmüyorsa fermantasyona uğramamıştır. Fermantasyona uğramış bir şerbeti de kaygı duymadan tüketebilirsiniz, çünkü hiç bir ürünümüzde mısır şurubu, glikoz ve ömür uzatıcı gibi katkı maddeleri kullanmıyoruz. Fermantasyona uğramış ürünün tek farkı tadının ekşimtırak olmasıdır.